“BİZ DİRİLTİRİZ VE BİZ ÖLDÜRÜRÜZ” (1)

Canan Murtezaoğlu
26 Ağustos 2025 Salı 11:40
Önceki Yusuf suresi anlatımında insanoğlunun; doğru bilgi yerine yalana ve hurafeye tutunmayı sevdiğini ve bir konunun açıklanamazlığı arttıkça işi “kutsallığa” bağlamanın kolaylaştığını belirtmiştik.
Mekkî surelerle ilgili yaptığımız vatandaş okumamızın otuz beşincisindeyiz.
İbn Abbas-Kurayb rivayet zincirine göre elli birinci sure “Hicr” dir. (Kayalık) Surede geçen göksel kavramlar; Biz, Rab ve Allah’tır. Arap alfabesinin “Elif, Lâm, Râ” harfleriyle başlayan surenin ilk ayeti, “bunlar, kitabın ve apaçık Kur’an’ın ilkeleridir.” şeklinde sürer.
Bir zaman gelecek ve inkâr edenler, keşke müslüman/içtenlikle doğruya bağlı olanlar olsaydık arzusunda bulunacaklardır. Biz, Muhammed peygambere; “onları bırak, yesinler, gönensinler ve beklentileri onları avundursun. Ama ilerde bileceklerdir,” dedikten sonra, hiçbir memleketi “bilinen bir zamanı olmaksızın” helak etmediklerini belirtir ve şöyle denir:
“Hiçbir millet, kendi süresini öne alamaz, onu erteleyemez de.”
“Kendisine Kur’an/hatırlatma indirilen” elçi Muhammed’e bazıları; “doğrusu, sen delisin; doğru sözlülerden isen/peygamberlik davanda doğru kimselerdensen, bize melekleri getirsene,” derler. Bunun üzerine Biz, melekleri ancak gerekince indirdiklerini/hak ile indirdiklerini, o zaman da onlara (kâfirlere) hiç süre verilmediğini belirtir. Devamla şöyle denir:
“Hiç şüphe yok ki, Kur’an’ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız/onu her halde saklayacağız.” Buradaki “koruma/saklama” kelimeleri hangi bağlamda kullanılmıştır? Dünya boyutunu esas alarak bunu, “Kur’an’ın noktasına, virgülüne dokunulmamıştır” şeklinde yorumlarsak, karşımıza hemen şu yalın soru çıkar: Kur’an neden vahiy sırasına göre düzenlenmemiş de resmi sıralama adı altında toplanıp kitaplaştırılmıştır? Bugün elimizde olan resmi sıralamalı Kur’an 114 sureden oluşmaktadır. Devrin halifeleri, sahabeler ve ileri gelen din bilginlerinin “kabulü ve onayı” esas alınarak yürütülen çalışmalar sonucunda Mekkî sure sayısı 86, Medeni sure sayısı 28 olarak belirlenmiştir. Diğer yandan vahiy sırasını veren rivayet zincirlerinde, surelerin dizilişinde farklılıklar vardır. Örneğin bizim esas aldığımız İbn Abbas rivayet zincirinde Mekki sure sayısı 80 iken, Mücahid’de bu sayı 81’dir. Muhammed peygamberin eşi Ayşe’den rivayetle nakledilen Mekki sure sayısı ise sadece15’tir. Sureden devam edelim…
Biz, önceki değişik toplumlara da peygamberler/elçiler göndermiştir ancak onlarla alay edilmiştir. Ardından şu ifade gelir: “Böylece Biz de onu suçluların kalplerine sokarız./Biz o küfrü suçluların kalbine işte böyle sokarız.” İpler göklerin elindedir ancak suçlanan yine insandır. Bu kalıp, Kur’an metni boyunca sıklıkla karşımıza çıkmaktadır: İşi yapıp eden Biz’dir ancak sorumlu tutulan insandır!
Devamla, geçmiştekilerin durumunun ortada olduğu ancak onların inanmadığı belirtilir. Biz, “onlara gökten bir kapı” açsa da, “oradan yukarı çıksalar” da onlar yine; “gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır,” diyeceklerdir. Biz, “gökte birtakım burçlar/takımyıldızlar” yaratmış, seyredenler için onları donatmış ve “göğü taşlanan bütün şeytanlardan/bozgunculardan” korumuştur.
Biz şöyle der: “ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir alev/alev sütunu onu kovalar.”
“Musa’nın değneği (1)” başlıklı yazımızda; Tevrat’ın “Mısırdan Çıkış, Kızıldeniz’i Geçiş” bölümünde, alev/ateş sütunu ifadesinin geçtiğini belirtmiştik. O satırları tekrar verelim: “Gece gündüz ilerlemeleri için, RAB gündüzün bir bulut sütunu içinde yol göstererek, geceleyin bir ateş sütunu içinde ışık vererek onlara öncülük ediyordu. Gündüz bulut sütunu, gece ateş sütunu halkın önünden eksik olmadı.” (13: 21-22)
Kur’an’dan devam edelim…
Biz, yeryüzünü “düzgün bir şekilde” yaratmış, oraya “sabit dağlar” yerleştirmiştir ve “orada her şeyi ölçülü/hikmetle ölçülmüş her şeyden bitkiler” bitirmiştir. Biz, orada “geçim yolları” yaratmıştır. “Her şeyin hazineleri” Biz’in yanındadır ve “onu ancak bilinen bir ölçüye göre” indirir. “Rüzgârları aşılayıcı olarak/bulutlarla yüklü olarak” gönderen Biz şöyle devam eder:
“Böylece gökten su indirdik de sizi onunla suladık. Yoksa, siz onu biriktiremezdiniz./O suyu hazinelerde tutan da siz değilsiniz. Elbette biz diriltiriz ve biz öldürürüz! Ve hepsinin varisleri de biziz.”
Hem hayat hem ölüm veren Biz ile anlatılmak istenen, işaret edilen nedir?
Biz, öne geçmek isteyenleri, geri kalanları da/geri kalmak isteyenleri de bilmektedir. Muhammed peygambere hitapla şöyle denir: “Ve şüphe yok ki, Rabbin onları toplayacaktır/Kıyamet gününde hesaba çekmek için toplayacaktır Doğrusu, O, bilgindir, bilgedir.”
Ardından, insanın yaratılış konusuna geçilir. Biz; “insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş/suretlenmiş bir balçıktan/kara çamurun tıkırdayan balçığından,” yaratmıştır. Elmalılı burada geçen “salsal” kelimesini; “ses verir yani vurulduğu zaman tıngırdar, kuru pişmemiş çiğ çamurdur,” şeklinde açıklar. Konu Tevrat’ta; “RAB Tanrı Adem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.” (Yaratılış 2:7) cümlesiyle verilirken; İncil’de “İsa’nın Soyu” bölümü: “Adem oğlu, Tanrı Oğlu’ydu.” şeklinde sonlanır. (Luka 3: 38)
Cinler de daha önce “dumansız ateşten/insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten/ateşin alevinden” yaratılmıştır. Gözle görülemeyen varlık anlamındaki cin, sadece İbrahimî dinlerde değil antik birçok din ve inanışta da bilinmektedir. İslam öncesinde, Arap toplumunda cinler, yeryüzündeki ilahlar olarak kabul edilir; onlarla iletişime geçilebileceğine inanılır. Kâhinler cinlerle iletişime geçebilir ve bunlar; ṣahip, mevla ve veli gibi tabirlerle adlandırılır. Şairler ilham cinleriyle ilişki kurar. Arap toplumunun yaşamında cinler çok etkindir. (Bilgi için “Neredeyse (cinler) etrafında keçeler gibi oluyorlardı” başlıklı yazımıza bakılabilir.)
Ardından Muhammed peygambere; “Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla,” denir. Çoğul özne Biz, tekil özne Rab olarak devam eder ve insanın yaratılışı, meleklerin ve şeytanın durumu daha önceki benzer kalıplarla tekrar anlatılır.
Rab şöyle der: “Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım./Kara düzgün çamurun tıkırdayan balçığından bir beşer yaratacağım. Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın/onu kılığına koyduğum ve ruhumdan ona üflediğim zaman ona saygıya durun.” Tevrat’ın, “burnuna yaşam soluğunu üfledi” ifadesi Kur’an’da, “ruhumdan ona üflediğim zaman” şeklinde yer almaktadır.
Meleklerin hepsi toptan secde eder ancak İblis “secde edenlerle beraber olmaktan” çekinir. Diğer bir çeviriye göre, “secde edenlerle beraber olmayı” reddeder. Bunun üzerine, “Dedi:” ifadesiyle İblis sorgulanır ve “ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun/seni alıkoyan nedir,” denir. İblis yanıtlar: “Kuru bir çamurdan, suretlenmiş bir balçıktan yarattığın beşer için secde edeyim diye (var) olmadım.”
Kovulan ve Kıyamet gününe kadar lanet tepesinde olacak olan şeytan, “insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar” yani bilinen vaktin gününe kadar süre ister ve bu süre kendisine verilir. İblis şöyle der: “Rabbim! Beni azgınlığa ittiğin için, andolsun, yeryüzünde onlara azmayı/günahları süsleyeceğim ve onların hepsini azdıracağım. Ancak, öz/ihlaslı kulların bunların dışındadır.”
Yanıt şöyle gelir: “İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur. Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur. Şüphesiz ki onların hepsine vaat edilen yer cehennemdir. Onun yedi kapısı, onlardan her kapının (onlara) ayrılmış birer nasibi vardır./O kapıların her biri için birer grup ayrılmıştır.”
Ardından cennetlikler anlatılır. Takva sahipleri/saygılı olanlar cennetlerde ve pınar başlarındadır ve oraya güvenle, esenlikle girmeleri söylenir. Biz, onların kalplerinden/gönüllerinden kini çıkarıp atmıştır; onlar “artık sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeşler olmuşlardır.” Onlara yorgunluk dokunmayacak ve oradan da çıkarılmayacaklardır.
Hicr suresi anlatımı devam edecektir…
Canan Murtezaoğlu
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2016 Özgür İstanbul
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.