18 Mayıs 2024
  • İstanbul14°C
  • Ankara14°C

ÇÜRÜME

Emin Varol

01 Kasım 2023 Çarşamba 19:52

 

MİT’in Cumhurbaşkanına sunduğu raporda yargıda çürüme olduğu bildiriliyor. Çürüme sadece yargıda değil devlete de var. Tarikat ve cemaatlerin işgali altında devlet çürüyor. Devlet anayasal bir devlet değil, anayasası olan bir devlet konumuna getirildi. Var olan anayasa da askıya alındı. TİP Milletvekili Can Atalay’ın, Anayasanın açık hükmüne rağmen hala cezaevinde tutulması anayasayı askına almaktan başka bir şey ifade etmez. Anayasa Mahkemesi hak ihlali olduğuna karar vermiş ve Can Atalay’ın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliyesinin gerçekleşmesi için, kararı adı geçen mahkemeye bildirmiştir. Mahkemenin bu kararı uygulamaktan başka yapacağı bir iş olmamasına karşın, mahkeme dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Anayasa Mahkemesinin yargıçları sorunun Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından çözüleceğini bilmiyorlar mıydı da dosyayı oraya göndermeyip, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi? Bu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Yargıçlarının yasalara göre değil talimatlara göre hareket ettiğinin bir kanıtıdır. Siyasi otorite Can Atalay’ın tahliyesine karşıdır, bunun içinde topu Yargıtay’a atarak tahliye işlemini uzatmak yolu seçilmiştir. Bu yolu seçenlerin yargıca benzer yanları sadece giydikleri cüppeleridir.

Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesi bağladığını ve herkesin bu kararlara uymak zorunda olduğunu yazar. Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymamak anayasayı askıya almak anlamına gelir. Anayasa darbe dönemlerinde askıya alınır. Siyasi otoritenin talimatıyla anayasanın askıya alınmış olması siyasi otoritenin meşruluğunu ortadan kaldırır. Çünkü siyasi otorite yetkisini anayasadan alır ve işe başlamadan evvel anayasaya bağlı kalacağına yemin eder. Siyasi otoritenin anayasayı çiğnemesi ve yeminine sadık kalmaması meşruiyetini ortadan kaldırır. Can Atalay için Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararın tanınmaması ve uygulamaya konulmamış olmaması basit bir olay değildir. Ülke anayasayı tanımayan ve meşru olmayan bir otorite tarafından yönetilmektedir. Ülkede örtülü bir sivil darbe olmuştur.

Anayasayı korumak ve kollamak her yurttaşın görevidir. Anayasanın yürürlükten kaldırılması yurttaşlara direniş hakkı kazandırır. Demokratik ülkelerde yurttaşların bu hakkı kullanmaları gerekir ve bu hakkı kullanmak meşrudur.

15.Temmuz darbe girişiminde yurttaşlar bu hakkı kullanarak, darbeyi engellemiş ve anayasal düzeni yeniden tesis etmiştir. Bugün ülkemizde anayasa çiğnenmektedir. Bunu engellemek yurttaşların görevidir. Anayasayı kayıtsız şartsız uygulamaya koymak için yurttaşların devreye girmesi gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmek için muhalefet partilerinin yurttaşları uyandırması ve organize etmesi gerekir. Muhalefet partilerinin üstlerindeki ölü toprağını atmaları, silkelenerek ülke gerçeklerini görmeleri ve yurttaşları aktif hale getirerek bu meşru olamayan gidişe son vermeleri gerekir. Meşruiyetini kaybetmiş bir iktidarın iş başında kalmış olması iktidarın becerisi değil muhalefetin acizliğidir.