02 Mayıs 2024
  • İstanbul16°C
  • Ankara15°C

DİN

Emin Varol

09 Temmuz 2021 Cuma 12:58

 

 

Doğada ki ve evrendeki akıl almaz düzeni ve muhteşemliği gördükten sonra bunun bir tasarımcısı, bir yaratıcısının olduğu sonucuna düşünebilen her insan varır. Bu düzen ve muhteşemliğin bir tesadüf eseri olabileceğine inanmak tam bir akıl tutulmasıdır. Çünkü tesadüfler arada bir başka sonuçlarda doğurur. Buğday tohumundan arada bir otta çıkardı. Tanrı evreni yaratan ve yönetendir. Tanrının evreni yönetmek için koyduğu kurallara doğanın yasaları diyoruz. Bu yasaları bulup çıkarmak bilimin işidir. Bilim Tanrının koyduğu kuralları araştırır, bulur ve açıklar. Tanrı görünmez, konuşmaz fakat varlığını tecellisiyle kanıtlar. Doğumdaki mucizevi gelişme Tanrının bir tecellisidir. Tohumun çatlayıp filizlenmesi Tanrının bir tecellisidir. Etrafımızda gördüğümüz ve yaşadığımız sayısız olay Tanrının tecellisidir. Bütün olaylar Tanrının koyduğu kurallara göre oluşur. Bu kuralları bulmak bilimin işidir. Bunun için bilim Tanrıya giden yoldur. Tanrıya ancak bilenler gereği gibi inanır. Bilmeyenler Tanrıya inandığını sanır. Evreni yaratan ve yöneten Tanrı sınırsız egemenlik ve bilgi sahibidir. Tanrının sınırsız egemenlik sahibi oluşu, beşerin Tanrının iradesi dışında davranamayacağı sonucunu doğurur. Başka bir deyişle "Tanrının dediği olur". Yani, ilahi iradeyi beşeri iradenin değiştirmesi veya etkisizleştirmesi söz konusu olamaz.

Bu gerçekler doğrultusunda dinleri değerlendirecek olursak, dinlerin ilahi kaynaklı olup olmadıkları tartışma konusu olur. Dinlerde Tanrı iradesini sözleriyle belirler. Tanrı dinleri insanlığın barış ve huzuru için gönderdiğini söyler. Fakat insanlar dinleri savaş nedeni olarak kullanır. Bu beşeri iradenin ilahi iradeyi etkisizleştirdiğini gibi bir sonucu doğurur ki, bu Tanrının sınırsız egemenlik sahibi olduğu gerçeğine gölge düşürür. Tanrıya gereği gibi inanlar için bu kabul edilemez. Dinlerde, Tanrı çalmayın der. Fakat insanlar çalar. Dinlerde, Tanrı yalan söylemeyin der. Fakat insanlar yalan söyler. Bu örnekleri fazlasıyla çoğaltmak mümkün. Kendi bağlılarını bile etkilemekten aciz olan dinleri ilahi kaynaklı kabul edebilir miyiz?

Dinlerde, farklı yorumlardan kaynaklanan ayrılıkların oluşu da dinlerin ilahi kaynaklı olduğu inancını zayıflatır. Çünkü Tanrının sözü, tıpkı doğa yasaları gibi herkes için aynıdır. Yoruma açık olan söz Tanrı sözü olamaz. İki hidrojen atomu ile bir oksijen atomunun birleşmesinden bir su molekülü oluşması kuralını tanrı koymuştur. Bu herkes için aynıdır. Doğanın yasaları Tanrının ayetleridir ve farklı değerlendirmelere kapalıdır. Yoruma açık değildir. Fakat dinlerde Tanrı sözü olduğu kabul edilen ayetler, nerdeyse herkese göre farklı değerlendirilir. Tanrı söz olarak kabul edilen sözün, bu kadar farklı değerlendirmelere açık oluşu, sözün Tanrı sözü olmadığının bir göstergesi değil midir? Dinlerin insanlar üzerindeki etkisizliği de, dinlerin ilahi kaynaklı olduğu inancını sakatlamaktadır. Dinlerin ilahi kaynaklı olduğu inancı beraberinde büyük bir soru işareti taşımaktadır.