27 Kasım 2025
  • İstanbul14°C
  • Ankara7°C

“EN HAİN KAFALARIN ÜRÜNÜ”

Canan Murtezaoğlu

26 Kasım 2025 Çarşamba 11:19

 

CHP, yönetimi ve seçmeniyle (elbette herkesi kapsamıyor) 7 Haziran 2015’in bedelini ödüyor. O seçimde HDP’ye verilen çığırından çıkmış destek, bugünleri görmemizin nedenlerinden biridir. O gün CHP yönetiminin ve seçmeninin yapması gereken, CHP’yi iktidara taşımak olmalıydı çünkü zemin hazırdı. Batı kiminle yürüyeceği üzerinde düşünmekteydi, kararsızdı. Dikkat edilirse AKP kazanamadı, hükûmet kuramadı. Sonra olanlar oldu, aynı yılın 1 Kasım seçiminde AKP açık ara kazandı.

Bugüne gelelim. Hapiste olan CHP’li belediye başkanlarının durumu, özellikle de CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı’nın durumu ve şimdi de CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nı hedef alan hareketler; anketlerde açık ara önde giden ancak hakkındaki yolsuzluk davaları nedeniyle hapse atılan ve 2018 seçimlerine katılması engellenen Brezilya Başkanı Lula da Silva’nın durumu ile benzer görünüyor. O günlerde Lula hapisteyken Trump yönetiminin desteklediği Bolsanaro seçimi kazanmış, Lula’ya hapis cezası veren hakim de kurulan yeni hükûmette Adalet ve Kamu Güvenliği bakanı olmuştu. Lula 2019’da hapisten çıkabilmiş, 2021’de Yüksek Mahkeme davayı düşürmüş; ancak amaç gerçekleşmiş, atı alan Üsküdar’ı geçmişti.

Bu sistemin bir adı var: Lawfare. Bu, Amerikalı bir generalin bulduğu, hukuk ve savaş kelimelerinin birleşimiyle oluşmuş askeri bir terim. (law-warfare) Sözlükteki karşılığı: “Rakibe sorun çıkarmak için yasal işlem kullanma.” Konu ile ilgili uygulanan yöntemler ise şunlar:

Hukuku; siyasal rakipleri saf dışı bırakmanın aracı haline getirmek, bir lideri, mahkeme salonunda suçlayarak devre dışı bırakmak, demokrasiyi askıya almadan siyaseti yeniden şekillendirmek, mahkemeler, savcılıklar ve medyanın iç içe geçtiği bir süreç oluşturmak, adalet görüntüsü altında iktidarın kendi varlığını sürdürmesi, siyasal mücadeleyi yargı kararları üzerinden yürütmek.

Bugün yaşananların din dilinde de bir anlatımı var:

İnsana secde etmeyi reddeden Şeytan Allah’la pazarlık yapar, bana izin ver de kıyamete kadar onları saptırayım, der. Allah şeytanı kovar ama izin de verir:

“Çekil git! Onlardan kim sana uyarsa, doğrusu, hepinizin karşılığı tam bir ceza olacak olan cehennemdir. Ve onlardan gücünün yettiğini sesinle ayaklandır, üzerlerine yayalarınla ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaatlerde bulun.” (İsra, 64)

Şeyh Sait ve Seyit Rıza güzellemelerinin yapıldığı şu günlerde biz yine yüz yıl önceye gidelim ve Nutuk’ta Atatürk’ün, “Terakkiperver Cumhuriyet Partisi ve en hain kafaların ürünü olan programı” başlığı altında yaptığı açıklamaların bazı bölümlerini verelim:

“… Bilindiği gibi ‘Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ diye bir parti kurdular. … ‘Parti dinsel düşünce ve inançlara saygılıdır,’ kuralını bayrak olarak eline alan kişilerden, iyi niyet beklenebilir miydi? Bu bayrak, yüzyıllardan beri cahil ve bağnazları, hurafelere inananları aldatarak özel amaçlar sağlamaya kalkışmış olanların taşıdıkları bayrak değil miydi?

… Kendilerini cumhuriyetçi ve ilerici olarak yutturmak isteyenlerin; gene o bayrakla ortaya atılmaları, dinsel bağnazlığı coşturarak, milleti, cumhuriyetin, ilerlemenin ve yenilenmenin tam tersine kışkırtmak değil miydi?

… Bakınız Efendiler, bu formülden yana olanlardan birinin çok daha önce (10 Mart 1923) asılarak idam edilen Cebranlı Kürt Halit Bey’e yazdığı mektuptaki şu cümlelere: ‘İslam dünyasının ebediliğini sağlayan ilkelere saldırıyorlar. Bu konudaki açımlamalarınızı arkadaşlara da okudum. Hepsinin çabalarını arttırdı. Batılılaşmak, tarihimizi, uygarlığımızı yitirmemizi zorunlu kılar. Halifeliği yıkmak, din işlerine karışmayan bir hükûmet kurmayı düşünmek, bunlar hep İslam’ın geleceğini tehlikeye atacak etmenleri yaratmaktan başka bir sonuç veremez.’

… Tarih; gizlice hazırlanmış, genel, gerici olan Doğu Ayaklanmasının (Şark İsyanı, 1925 Şeyh Sait İsyanı; Bingöl, Piran) nedenlerini arayıp incelediği zaman, onun önemli ve açıkça görünen nedenleri arasında Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin dinsel konularda verdiği sözleri ve doğuya gönderdikleri sorumlu yazmanlarının kurduğu örgütleri ve yaptıkları kışkırtmaları bulacaktır.

… Efendiler, yeni parti, adındaki ‘ileri’ ve ‘cumhuriyet’ sözcüklerinin tam karşıtı olan kavramlarla gelişmiştir. Bu partinin başındakiler, gericilere gerçekten umut ve güç vermiştir. Buna örnek vereyim; Ergani’de, asilerin valisi olmayı kabul eden, asılarak idam edilen Kadri, Şeyh Sait’e yazdığı bir mektupta: ‘Millet Meclisinde, Kâzım Kara Bekir Paşa’nın partisi, Şeriat hükümlerine saygılı ve dindardır. Bize yardım edeceklerinde kuşkum yoktur. Hattat Şeyh Eyüp’ün yanında bulunan sorumlu sekreterleri, partinin tüzüğünü getirmiştir.’ diyor. Şeyh Eyüp de duruşmasında: ‘Dini kurtaracak tek parti, Kâzım Kara Bekir Paşa’nın kurduğu parti olup, dinsel kurallara saygı gösterileceğinin, partinin tüzüğünde ilan edildiğini’ söylemiştir.

… Varsayalım ki ayaklanmanın başlamasından aylarca önce, memleketin şurasında burasında, yapılan gizli toplantılardan ve ‘Cemiyet-i Hafiye-i İslamiye’ (Gizli İslam Cemiyeti) örgütünden, İstanbul’da Nakşıbendî şeyhlerinin yaptığı toplantıda, ayaklanmaya yardım sözü verildiğinden ve sonunda millî sınırlarımızın dışında bulunup Doğu Ayaklanmasını kışkırtanların bildirilerinde Kâzım Kara Bekir Paşa’nın partisinden umutla söz edildiğinden (Halep’te bastırılarak, doğu illerimizde dağıtılan Şahinpaşa oğullarının bildirisi) haberleri yoktur. Fakat Fethi Bey Hükûmeti zamanında, bizzat Fethi Bey vasıtasıyla, kendilerine partilerinin zararlı ve isyan ve gericiliği kışkırtıcı bir tutum ve vasıfta olduğu bildirildiği zaman olsun, gerçeği görüp anlamaları gerekmez miydi?

… Politika dünyasında, birçok oyunlar görülür. Ama kutsal bir ülkünün simgesi olan cumhuriyet yönetimine, çağdaşlaşmaya karşı cahillik ve bağnazlık ve her türden düşmanlık ayağa kalktığı zaman özellikle ilerici ve cumhuriyetçi olanların yeri, gerçek ilerici ve cumhuriyetçi olanların yanıdır; yoksa gericilerin umut ve çalışma kaynağı olan cephe değil.”

İmralı’ya gitmeme onurunu gösteren CHP yönetimine dik duruşları için teşekkür ediyorum. “Atlıları ve yayalarıyla saldıran” oyun kurucu üçlüyü (AKP-MHP-DEM) reddediyorum. Bir çeşit yer kapma telaşı ile teröristin ayağına gidilmesini onaylayan diğer partileri ya da kendilerine paye verildiğini düşünme zafiyetinde olup da açıklamalar yapanları kınıyorum.

Dün PKK’nın kuruluş amacı Türkiye'nin güneydoğusunda Kürt bağımsızlığı ve özerkliğini sağlamak idi. Bugün DEM yeni süreçte yasal düzenlemelere geçilmesini istiyor. “Kürt sorunu” başlığı adı altında istenen yani süreçlerin temel konusu Öcalan’a meşruiyet sağlamaktır. Terörist Başı’nın, Batı’nın kurmayı planladığı Kürdistan’ın başına getirilmesi de olasıdır.

Din ve etnik köken üzerinden kışkırtıcılık yapmak Batı’nın değişmezidir. Yetmediği yerde yeni yeni yöntemler geliştirir; olmadı, ortalığı karıştırır ve bu durum sürer gider.

Cumhuriyeti korumak istiyorsak Nutuk yol göstericimiz olmalıdır.

 

 

 

Canan Murtezaoğlu

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.