05 Mayıs 2024
  • İstanbul18°C
  • Ankara15°C

GELECEK

Emin Varol

10 Nisan 2021 Cumartesi 11:10

 

 

Toplumsal sorunların çözümüne katkı sağlamak, demokratik toplumlarda, herkesin sorumluluğudur. Demokratik toplumlarda anayasalar ve yasalar bu bilinçle hazırlanır. Bireylerin gücünü sorunların çözümüne aktaracak bütün kanallar açık tutulur. Şiddet içermeyen bütün fikirleri ifade etme özgürlüğü vardır. Bu uygulama bizim anayasamızın 26. Maddesi " Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir" ifadesi ile güvence altına alınmıştır. Ortak aklın kullanılmasının sonucu olarak, sorunlar en sağlıklı şekilde çözülür. Bu, toplumun hayat standartlarının yükselmesi, ekonomik kalkınma ve gelişmiş toplum olma sonucunu doğurur. Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerdeki yönetimlerin demokratik olması bir rastlantı değildir. Demokrasi kalkınmanın ve gelişmenin olmazsa olmazıdır. Fikri ifade özgürlüğü de demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Ömürleri ülkeye hizmetle geçmiş, üniformayı uzun yıllar şan ve şerefle taşımış 104 amiral, emekli olduktan sonrada yan gelip yatmakla veya balık tutmakla vakit geçirmedi. Ülke yararlarını korumak için sorumlu oldukları bilinciyle hareket ederek, bir uyarı yazısı kaleme aldı. Bu, onların vicdani sorumluluğunun gereği olduğu kadarda demokratik ve anayasal bir haktı. Ülkeyi yöneten kadronun bu uyarı için, uyarı yapanlara, teşekkür etmesi gerekirken, tam anti demokratik bir anlayışla hareket ederek, uyarıyı darbe girişimi olarak değerlendirdi. Siyasi güç devletin polisini devreye sokarak 10 amirali sabaha karşı bir baskınla evlerinden alarak göz altına aldı. 10 kişinin sorgulaması 4 günde bitirilemedi ve bir  4 gün daha gözaltı süresi uzatıldı. Bu uygulamanın eziyeti artırmak için yapılan insanlık dışı bir uygulama olduğu açık. Bu davranış ne insan haklarıyla ve nede demokrasiyle bağdaşır. Bu olsa olsa ancak bir kabile devletinde olur. Danıştay ve Yargıtay'a intikal etme olasılığı olan bu dava hakkında Danıştay'ın ve Yargıtay'ın görüş bildirmiş olmaları da hukuk devleti olmadığımızın bir kanıtı oldu. Buda kabulü mümkün olmayan bir davranıştır. Danıştay ve Yargıtay siyasi otoritenin hukuk bürosu gibi hareket edemez.

AKP'li Cumhurbaşkanı partisinin grup toplantısında "Çok açık ve net söylüyorum, şu anda bu emekli generallerin merkezinde CHP'nin kendisi vardır. Bu 104'ün içerisinde şu anda CHP üyesi olanlar vardır. İncelemeler devam ediyor, kim bilir daha ne kadar çıkacak...Bundan sonra bu işin hesabını çok ağır vereceksiniz siz kaçacaksınız biz kovalayacağız..." dedi. Erdoğan, CHP'nin teröristlerle işbirliği içinde olduğunu ve darbenin odak noktası konumuna geldiğini söylüyor. Bu kadar uçuk iddialarda bulunan birinin bunun devamını getirmesi beklenebilir. Kanal İstanbul Projesini "inadına gerçekleştireceğiz" diyecek kadar sorumsuz bir ifadede bulunan birinin, CHP'sinin teröre ve darbeye destek verdiği için kapatılması gerekir talimatını savcılığa verebileceğini gözden ırak tutmamalıdır. Çok yazık. Türkiye bunu hak etmiyor.