14 Mayıs 2024
  • İstanbul17°C
  • Ankara13°C

GÜVEN

Emin Varol

26 Şubat 2024 Pazartesi 16:06

 

 

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimler, iktidarın güven oylamasına dönüştü. Anayasaya göre devletin başı olarak “Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eden” Cumhurbaşkanı kapı kapı dolaşarak, partisi için, oy istiyor. Bu, istediği oyu alamaması durumunda milletin güvenini kaybettiği anlamına gelecektir. Tarih ve milletin önünde tarafsız kalacağına şerefi üzerine ant içen AKP’li Cumhurbaşkanının, yerel seçim kampanyası kapsamında, mitingler tertip etmesi yeminini çiğnemiş olmasının bir kanıtıdır. Anayasaya göre tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı tarafsız değildir, taraftır. Bu durumda AKP’li Cumhurbaşkanının meşruiyeti tartışmalı hale gelmiştir.

Yerel yönetim seçimlerinde, adaylar düşüncelerini, plan ve projelerini millete anlatırlar, millette parti farkı gözetmeksizin, anlatılanları değerlendirerek oyunu kullanır. Yerel yönetim seçim kampanyasını adaylar yürütür. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan birinin bu kampanyaya katılması oturduğu koltuğun saygınlığıyla bağdaşmaz. Hele bu koltukta oturanın “sağlıklı hizmet alabilmek için, yerel idarenin merkezi idare ile aynı görüşte olması gerekir” tezi ne demokrasiyle ve nede millete hizmet anlayışıyla bağdaşır. Bu anlayışa göre merkezi idare bütün bir milletin idaresi değil sadece kendi seçmeninin idaresidir. Bunun içinde sadece kendi seçmenine hizmet eder. Milletin birliğini temsil etmesi gereken birinin bu sözleri sarf etmesi kabul edilemez.

Bu yerel yönetim seçim kampanyasını AKP’li Cumhurbaşkanının sahiplenmiş olması, seçimi mevcut iktidara ve AKP’li Cumhurbaşkanına güvenoyu oylamasına dönüştürmüştür. Seçmenler oyunu adayların düşünce, plan ve projelerini değerlendirerek değil ülkenin genel durumunu değerlendirerek kullanacaktır. Buda seçmenlerin iktidarın yaptıklarını onaylatıp onaylamadığı sonucunu doğuracaktır. AKP’li Cumhurbaşkanının istediği sonuca ulaşamaması durumunda istifa edip ülkeyi bir erken genel seçime getirmesi gerekir. Bu milli iradeye ve demokrasiye saygının gereğidir. Bu yapılmadığı taktirde milletin egemenlik hakkı gasp edilmiş olacaktır. Egemenlik hakkını geri almak milletin anayasal hakkıdır.

Anayasal direniş hakkını kullanmak belki de milletin sokağa çıkmasına, gösteri yürüyüşleri tertiplemesine neden olacaktır. Bu durumun kaosa dönüşmemesi, ülkenin yararına zarar verecek bir konuma gelmemesi için siyasi partilere ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir. Bu ülkede yaşayan her fert, yurttaş olma sorumluluğu içinde davranmak zorundadır.

Ülkenin içine düştüğü durumdan kurtulmasının yolu demokrasiden geçer. Bu yerel seçimin sonuçları bir erken genel seçime kapı açabilir. Genel seçimin sonucunda oluşacak iktidar devleti yeniden hukuk devletine dönüştürüp demokrasiye kurum ve kurallarıyla işlerlik kazandırabilir.