"Burası İstanbul, burası Konstantinopol değil, burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var. 22 gün sonra buranın nerden nereye geldiğini ortaya tam manasıyla koymak için gece gündüz demeden, tüm kardeşlerimize ulaşmamız lazım." Bu sözleri Başkan Erdoğan, Yenikapı alnında kılınan teravih namazından sonra söyledi. Namazın Tanrının huzuruna çıkmak olduğu söylenir. Onun huzurunda herkes eşittir. Namazda protokol olmaz. Fakat Yenikapı alanında kılınan teravih namazında ekabir için ayrı bir yer tahsis edilmişti. Çünkü bunlar dini siyasete araç edecek kadar dindardırlar. Dini kutsal kabul edenler, onu bir araç olarak kullanarak değerini düşürmezler. Namazı siyasi çıkar sağlamak için fırsat olarak değerlendirenlerin inançlarında samimi olduklarına inanmak çok güçtür. Mabetlerde, siyasi çıkar sağlamak için, verilen siyasi demeçler, dinin kutsallığına gölge düşürür. Ne yazık ki, din siyasiler tarafından, siyasi çıkar sağlamak amacıyla yozlaştırılıyor. Bu demecin verildiği tarihten 22 gün sonra, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi yapılacak. AKP adayına oy vermeyenler için, Başkan "İstanbul'u Konstantinopol olarak görmek istiyorlar" diyor. Kurtuluş Savaşı için "keşke Yunan kazansaydı" diyen bir meczubu sarayda ağırlayan ve evinde ziyaret eden birinin, "İstanbul'u Konstantinopol görmek isteyenleri" yadırgamasa da olurdu. Ekrem İmamoğlu'na oy verenlerin arasından "İstanbul'u Konstantinopol olarak görmek isteyen" bir kişi bile çıkmaz. Amma aynı şeyi AKP seçmeni için söylemek mümkün değildir. Çünkü onların arasında, zamanında, Yunanla işbirliği yapanlara sempati duyanlar var. Demokrasi farklı düşüncelerin mücadele alanıdır. Bu mücadele belli etik kurallara göre yapılırsa demokratik mücadele olur. Yalan, iftira ve çamur atmanın demokratik mücadelede yeri yoktur. Bunlar yozlaşmış bir siyasetin araçlarıdır. Yukarıdaki sözlerin sahibi de ancak böyle yozlaşmış bir siyasetin temsilcisi olabilir. Anayasaya göre milletin birliğini temsil eden birinin bu şekilde konuşması, bize oy vermeyenler vatan hainidir, teröristtir, düşmanla işbirlikçidir, gibi yalan ve iftiralarda bulunması, bu millet için büyük bir talihsizlik ve demokrasinin gelişmesi önünde büyük bir engeldir.23 Haziran seçimi bu talihsizlikten kurtulmanın ve bu engeli kaldırmanın başlangıcı olacaktır. Şimdi birde yeni askerlik kanunu çıkarıyorlar. Askerlik 6 aya indiriliyor. Teskere bırakanların general olmalarının önü açılıyor. Bir ordunu kalitesi subaylarının değerleriyle ölçülür. Her subay üniformasını taşıyan subay olamaz. Subay olmanın ana direği, "önce vatan" bilinciyle bezenmiş olmaktır. Bu bilinç subay adaylarına askeri okullarda verilir. Bu eğitimi almamış olanların üniformalarının içinde subay yoktur. Askerlik mesleğini bir geçim aracı olarak benimsemiş olanlardan, gerçek bir subaylık beklemek pek doğru sayılmaz. Subaylık vasfı taşımayan subaylardan oluşan bir subay kadrosuna sahip bir ordunun adı ordudur. Böyle bir ordunu içi boştur. Bu yeni kanunla ordunun içinin boşaltılmasının önü açılmış oluyor. Sevr antlaşmasının en önemli maddesi de ordunun ordu olmaktan çıkarılmasıydı. Yoksa Sevr mi uygulamaya konuyor? 04.Haziran.2019 Çınarlı Emin Varol