Osmanlı’dan günümüze tarım (2)

Hergünlü/Mali Müşavir

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün temel hedeflerinden biri de, köylüyü çiftçi yapmaktır. Bu nedenledir ki, cumhuriyeti ilan etmeden önce, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de İktisat Kongresi’ni toplar. Kongre’ye geçmeden önce çiftçilere verdiği değerin daha iyi anlaşılması için Atatürk’ün Adana’da yaptığı bir konuşmanın kısa bir bölümünü verelim:

“Efendiler, kılıç kullanan el yorulur ve sonunda kılıcı kınına koyar, belki kılıç o kında küflenir ve paslanır. Ama saban kullanan kol, gün geçtikçe daha güçlenir ve güçlendikçe daha çok toprak ele geçirir. Çünkü milletleri vatanlarında karar kılmanın en önemli aracı sabandır. Onun için, gerçek fetihler yalnız kılıçla değil sabanla yapılandır. Kılıç ve saban, bu iki fatihten birincisi ikincisine her zaman yenildi. Milletlerimiz çok büyük acılar, yenilgiler, çok acıklı olaylar görmüştür. Bütün olaylardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsak bunun asıl gizli nedeni şundandır: Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.” (16.03 1923)

İktisat Kongresi ile yeni yönetimin ekonomideki yol haritası çizilir ve tarım politikasının temel ilkesi “millî ekonominin temeli ziraattır” şeklinde belirlenir. Uygulanacak tarım politikasının temel felsefesi ise Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ülkenin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki müstahsil (üretici) olan köylüdür.” sözüne dayanır.

İzmir İktisat Kongresi’ne, “çiftçi, ticaret, sanayi ve amele” gruplarından toplam 1135 kişi katılır. “Çiftçi Grubu” 96 maddelik bir metin sunar. Bu isteklerin birçoğu köylünün üretim yapmasını engelleyen, yabancılara mahkûm kılan uygulamaların kaldırılmasına yöneliktir. Çiftçi Grubu’nun talepleri arasında Aşar vergisinin kaldırılması, tütün ekimi ve ticaretinin serbest bırakılması, tütünde Reji İdaresi’nin kaldırılması, tarımsal kredilerin düzenlenmesi, hayvan hastalıklarıyla mücadele, tarım âlet ve makinelerinin standartlaştırılması, yüksek öğretim görenlerin bir süre köylere gönderilmesi gibi çok temel istekler vardır.

Çiftçi Grubu’nun istekleri Kongre’nin “Çiftçi Grubunun İktisadi Esasları” ile “Ziraat ve Maarif Meselesi” başlıkları altında karara bağlanır ve önemli bir bölümü kısa zamanda gerçekleştirilir.

1924 yılında ilk kez bağımsız bir Tarım Bakanlığı kurulur.

1925’te yoksul Türkiye’nin en büyük vergi gelirlerinden biri olan ve ürünün onda birinin devlete verilmesini öngören “Aşar vergisi” kaldırılır. Aynı yıl tütünde yabancı egemenliğinin kurumsal yapısını oluşturan Reji idaresi kaldırılır. İlk tohum ıslah istasyonları kurulur. Ziraat Bankası yeniden yapılandırılarak tefecilerin elinden kurtarılır ve çiftçiye kredi ve destek sağlayan bir yapıya kavuşturulur. Aynı zamanda da buğday alımı ile görevlendirilir.

Günümüzdeki Ziraat Bankası’nın tarım dışı işlevselliğini düşünecek olursak; o dönemin örnek alınması ve bankanın yeniden çiftçinin/tarımın hizmetine verilmesi için acil adımların atılması gerektiği ortadadır.

1926’da şeker pancarı üretimi yaygınlaştırılarak ilk şeker fabrikası olan Alpullu Şeker ve Uşak Şeker fabrikaları açılır. 1933’te Eskişehir, 1934’te de Turhal Şeker Fabrikası kurulacaktır. *

 

Yine 1926’da Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri kurulur. Aynı yıl Hayvan Islah Kanunu çıkarılır. Atatürk’ün Ankara’daki Gazi Çiftliği’nde başlattığı sığır ıslah çalışmaları ne yazık ki devam ettirilmez. Devam ettirilseydi bugün hayvancılığımız bitirilecek noktaya gelmezdi.

1927’de ilk tarım sayımı yapılır.

1929’da Tarım Kredi Kooperatifleri ve 1935’te Tarım Satış Kooperatifleri Yasası kabul edilir.

1938’de buğday üretimini ve üreticisini desteklemek ve korumak için Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) kurulur. Ertesi yıl buğday ithalatı durdurulur. Günümüzde yapılan buğday ithalatı uygulamaları zaten zor durumda olan Türk çiftçisinin buğdayının elinde kalmasına ya da çok düşük taban fiyatla elinden alınmasına neden olmaktadır.

Atatürk bütün bu çalışmaların bizzat içindedir. Onu bazen bir traktörün üzerinde bazen de bir çiftliğin çalışmalarında bazen de bir köylü ile sohbet ederken görmek mümkündür. Atatürk’ün Türk çiftçisine öncülük ve önderlik etmek için kurduğu çiftlikler özellikle de Ankara Atatürk Orman Çiftliği’ndeki çalışmaları onun gerçek bir çiftçi olduğunun da göstergesidir. Atatürk aynı zamanda da çok iyi bir kooperatifçidir. Mersin Silifke’de 36 çiftçi ile kurulan Tekir Tarım Kredi Kooperatifi’nin 1 numaralı ortağıdır.

Mustafa Kemal Atatürk, ziraat konusuna verdiği önemi bizzat kendi imkânlarıyla kurduğu örnek çiftliklerle de göstermektedir. İlk olarak 1925’te başkent Ankara’da, hazin hikâyesi günümüze kadar uzanacak olan Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ)’ni kurar. Yine aynı yıl Silifke çiftliklerini, 1926’da Tarsus’ta Piloğlu ve Adana Dörtyol,  1929’da da iki kısımdan oluşan Yalova çiftliğini kurar. Tarsus, hububat, Dörtyol ise narenciye ağırlıklıdır.

AOÇ’tan kısaca bahsedelim: Çiftliğin kuruluş amacı; yeni Başkent Ankara ve çevresini ağaçlandırmak, yeşillendirmek, modern tarım ve işletmecilik tekniklerini uygulayarak çevre çiftçilerine önderlik ve öğreticilik yapmak olarak belirlenmiştir.

Ankara’nın eski belediye başkanlarından Hacı Ziya Bey,  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Ankara adına 20 bin hektar bir arazi bağışlamıştır. Atatürk’ün en büyük amacı büyük boyutlarda modern ve yenilikçi tarım çiftlikleri inşa etmektir. Hayalindeki çiftlik projesi için 20 bin dekarın yetmeyeceğini görür ve kendi parasıyla çevredeki arazilerden 32 bin dekar daha arazi satın alır. Böylece planladığı çiftliğin arazisini 52 bin dekara çıkartmıştır.

Arazi büyük ölçüde sivrisinek yuvası bir bataklıktır. Bataklık kurutulur ve arazi ağaçlandırılır. Çorak Ankara’da, AOÇ arazisi hem halkın nefes alabileceği bir oksijen deposu olmuş hem de her türlü tarım, bağcılık, arıcılık,  hayvancılık üretim ve eğitim yeri olarak dev bir çiftlik halini almıştır. Ayrıca çok geniş bir alan ağaçlandırılmış, halka mesire yeri olarak açılmıştır.

Atatürk’ün vefatının ardından AOÇ’ un yağmalanma süreci başlar. Orman Çiftliği’nin yönetimi, Ocak 1938’de kurulan “Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu” na devredilir. 1950 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile “Atatürk Orman Çiftliği” adını alır. Aynı kanunla çiftliğe Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’na bağlı, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluş statüsü verilir. Bu statü AOÇ’ un talan edilmesi için gereken yasal zemini de sağlamıştır. Çok geçmeden AOÇ arazisi, çeşitli kurum ve kuruluşlara yer tahsisi ve satılması marifetiyle parçalanır. 2006’da AOÇ dâhilinde bulunan arazilerle ilgili olarak AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi her türlü imar planlarını yapmaya yetkili kılınır. 2010 yılında alınan bir karar ile AOÇ ile ilgili bütün imar planları hayata geçirilir. 2011’de AOÇ’un “tarihî SİT” statüsü kaldırılır. 1. Derece koruma statüsü 3. Dereceye çevrilir. Aynı yıl çıkarılan bir kanun ile çiftlik arazisinin adalet hizmetlerinde veya Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek kamu hizmetlerinde kullanılması için (parça parça ya da bütün olarak) hazineye bedelsiz devredilebilmesinin önü açılır.

2011 yılında Sayıştay’ın açıkladığı bir rapora göre, başlangıçta 55 bin 539 dekar olan AOÇ arazisi çeşitli tarihlerde yapılan bağış, satış ve işgaller sonucu giderek küçülmüş, 2011 yılsonu itibarıyla 33.256 dekara gerilemiştir.

AOÇ’a büyük darbe AKP döneminde vurulur. 2012’de Bakanlar Kurulu “Başbakanlık Hizmet Binası” yapımı amacıyla Gazi Yerleşkesi arazisini “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” ilan eder. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ, Orman Bakanlığı ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu bir araya gelirler ve Cumhurbaşkanı için yeni bir saray inşaatı başlatırlar. Danıştay inşaatı durdurma kararı verse de uygulanmaz; 1150 odalı ve 1 milyar 300 milyon TL’ ye mâl edildiği iddia edilen sarayın yapımı tamamlanır.

Yeni saray için binlerce ağaç katledilmiştir. Kurutulan bir bataklıktan elde edilen o cennet bölge betona kurban edilerek Atatürk’ün milletine bıraktığı AOÇ’un kalan arazisinde artık bir saray yükselmektedir.

 

Devam edecek…

 

Tülay Hergünlü

İstanbul, 2 Haziran 2022

 

 

*Başta şeker fabrikaları olmak üzere Cumhuriyet’in fabrikalarının nasıl yok edildiğini öğrenmek için bknz; Tülay Hergünlü- “İngiliz Sicimi’nden Amerikan Bezi’ne- Türkiye’nin Hafızası- 1914-1980” ve “Amerikan Bezi’nden Amerikan Çuvalı’na- Türkiye’nin Hafızası- 1981-2002”  Klaros Yayınları 2022

 

Yararlanılan kaynaklar:

-Ali Ekber Yıldırım, “Atatürk Dönemi Tarım Politikası” 10 Kasım 2020 – (https://www.tarimdunyasi.net)

-“Yaşar Semiz, “Atatürk Çiftlikleri ve Bunların Hazineye Devri (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/25785)