Suçlu 

Emin Varol

 

 

Toplumsal yaşamın düzeni için, bireyler sorumluluk taşır. Sorumluluk bilincinde olan ve gereğini yapan bireylerden oluşan toplumlar gelişmiş, refah düzeyi yüksek olan toplumlardır. Sorumluluğunun farkında olmayanların oluşturduğu toplumlarda, bizim gibi, az gelişmiş veya gelişmekte olan toplumlardır. Toplumsal sorunların çözümü, bireylerin sorumluluk bilincinde olmaları ve gereğini yapmalarına, çok güçlü bir şekilde, bağlıdır. Hastalığa doğru tanı koyamazsanız hastalığı tedavide edemezsiniz. Sorunların kaynağı bireylerin tutumudur. Bizde halk yalakalığı çok yaygın olduğu için, hiç kimse, olumsuzluklardan halkı sorumlu tutmaz. Sokak kirliyse bundan sorumlu olan belediyedir. Sokağı kirletenden kimse bahsetmez. Depremlerde binalar çöküyorsa, belediyenin gerekli önlemleri almadığı, şehircilik bakanlığının gereğini yapmadığı söz konusu olurda, yıkılan çürük ve kaçak binayı yaptırandan veya, yer açmak için, binanın taşıyıcı kolonlarını kesenden bahsedilmez. Devletin çıkardığı imar affının olumsuz sonuçları gözler önüne serilirde, bu affın çıkarılmasına neden olanlara dokunulmaz. Devlet istihdam yaratamadığı ve yatırım yapmadığı için, haklı olarak, eleştirilirde vergi kaçıranlardan bahsedilmez. Vergi kaçıranlar, kural ve yasalara uymayanlar işini bilen olarak taktir edilir. "At binenin, kılıç kuşananın", "Gemisini kurtaran kaptan" gibi sözler atasözlerimiz değil mi? Bu kültürün egemen olduğu toplumu yönetecek olan siyasilerde halkın nabzına göre şerbet verir. Oyunu bana ver gerisine karışma diyerek, bireylerin toplumsal sorunların çözümüne katkı sağlama kanalını kapatır. Bu kanalın kapatılması yani sorunların çözümüne bireylerin katkısının engellenmesi sorunların çözümsüz kalmasına neden olur.İçinde yoğrulduğumuz sorunların çözümlenmesi için bir kültür devrimine gerek vardır. Buda ancak ilkokuldan yüksek tahsile kadar olan eğitimle gerçekleştirebilir. Toplumsal sorunların çözümünde "bana ne görev düşer" zihniyetinin yaygınlaştırılması gerekir.

Bunun yanında sorunların çözümünü akıl ve bilimde aramak gerekir. Kadercilik anlayışını terk etmek kaçınılmazdır. Tanrı insanlara akılı sorunlarını çözmek için vermiştir. Bunun için aklın bulduğu çözüm Tanrı katında da makbuldür ve inancada uygundur. Aklı kullanmadan çözüm üretmeye çalışmak yaratılışla ters düşer. Kadercilik aklı kullanmanın önüne set çeker. Çünkü kader anlayışına göre; olumlu veya olumsuz her şey daha önce belirlenmiştir. Bunu değiştirmek insanın yapabileceği bir şey değildir. Her şey oluruna varır. Sorunlara çözüm üretmeye çalışmak beyhudedir. Bu anlayışta olanlar depremin Tanrı tarafından bir imtihan aracı olduğunu, madenlerdeki kazaların, bu işin fıtratından kaynaklandığını söylerler. Bu inançta olanlar Tanrıyı insanları ezerek, boğarak, yakarak, işkenceyle öldürecek kadar acımasız yerine koyarlar. Sorunlara aklı ve bilimi kullanarak çözüm aramanın boş bir iş olduğuna inanların, geri kalmış toplumlar olması bir tesadüf değildir.         

 

                                                                                                                      07.Kasım.2020    

                                                                                                                              Pendik