Suçtur

Emin Varol

 

 

İnanç, insanların davranış ve düşüncelerini belirlemede çok etkindir. İnanan bir insan bir davranışta bulunurken veya bir şeyi düşünürken önce bunu inanç süzgecinden geçirir. Davranış ve düşüncelerinde, insan, inancının onayını arar. Bu bakımdan inanç hayata bakışı belirleyen çok önemli bir faktördür. Akla ve bilime inananlarla dine inananlar, tarih boyunca, farklı kulvarlarda koşmuşlardır. Bugüne kadar dinin gerçekliği bilimsel olarak kanıtlanmış değildir. Dünya yüzünde bir birinden oldukça farklı dinler vardır. Herkesin dinide, kendine göre, en doğru olanıdır. Din hayat tarzını belirleyen çok önemli bir faktör olduğuna göre, doğru olmayan bir dine inanan bütün bir ömür sorunlu yaşayacaktır. Bir insana çocuk yaşta din eğitimi vererek, onu belli bir dine inanmaya zorlamak, insan hakları açısından, doğru bir davranış değildir. Öğretilen dinin gerçek olduğunu kanıtlayan bilimsel hiçbir kanıt yoktur. Bir insanı, kendi mantığını kullanacak olgunluğa ulaşmadan şartlandırarak, yanlış yola yönlendirerek, bütün ömrünün sorunlu geçmesine neden olmakla, bir insanı sakat bırakıp bütün bir ömür sakat yaşamasına neden olmanın arasında bir fark yoktur. Bir insanı sakatlamak nasıl bir suç ise, çocukları şartlandırmak da suçtur. Her ikisinde de mağdurun yaşamını zorlaştırmak vardır. Onun için dini eğitim insanlara kendi mantığını kullanma olgunluğuna ulaştıktan sonra verilmelidir. O zaman öğretilmek istenenleri kendi mantık süzgecinden geçirip kabul etmek veya etmemek olanağına sahip olur. Neticeden kendisi sorumlu olur. Öğretende sorumlu olmaktan kurtulur ve yaptığı suç teşkil etmez.

Hayata din penceresinden bakan, herkesin kendisi gibi inanmasını ister. Kendi inancını asla sorgulamaz ve onun gibi inanmayanların yanlış yolda olduğuna inanır. 4-6 yaş arasındaki yavrulara Kuran kursu verilmesini makul kabul edecek kadarda katıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laiklik ilkesi çocukların şartlandırılmasına onay vermez. Laiklik ilkesinin kabul edildiği toplumlarda çocukları şartlandıran kurum ve kuruluşlara yer verilmez.

Geçen günlerde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Anayasa Mahkemesi, ülkedeki Kuran kurslarının, ülkenin anayasasının laiklik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle, kapatılmasına karar verdi. Ancak, bizim AKP'li Cumhurbaşkanımız, KKTC'nin bağımsızlığını hiçe sayarak, bu karardan derhal dönülmesi gerektiğini, aksi taktirde KKTC'ye karşı tutumumuzun değişeceğini ifade etti. Bu ifade dinci bir kafaya sahip olduğunu bir defa daha kanıtladı. Bu davranış hayata din penceresinden bakan bir anlayışın tezahürüdür. Tam sorumsuz bir davranıştır. Her ne kadar Türkiye ile KKTC arasında özel ilişkiler bulunsa da, neticede KKTC'nin bağımsız bir ülke olduğunu bütün dünyaya ilan ediyoruz. Bu ülkenin içişlerine böylesine ölçüsüz karışma yetkisini AKP'li Cumhurbaşkanına kim veriyor?