• BIST 10643.58
  • Altın 2504.005
  • Dolar 32.1989
  • Euro 34.8984
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 14 °C

Hayatımız “Sendrom!”

Meltem Kaynas

image1Yaşamın içinde neşe olduğu kadar, sıkıntı da mevcut haliyle. İster iş yaşamında, ister özel yaşamımızda olsun, hiçbir anımız tekdüze akmaz; inişler, çıkışlar illâ ki olur. Bu dalgalanmalar içinde, çıkışlardan çok inişlerimiz, sıkıntılı anlarımız; diğer değişle yaşanan “sendromlar” daha fazla iz bırakır insanda. Psikolojimiz bozulur, korkumuz artar, içe dönme, boyun eğme ya da saldırgan davranışlar sergileme, yabancılaşma gibi pek çok tepki oluştururuz yaşadığımız sendromlara karşı. Her konuda olduğu gibi, sıkıntılarla başa çıkabilmenin yolu yine eğitimden geçiyor. Kimilerinin hafif alaycı bir ifadeyle dediği gibi, “eğitim şart” yani! Hem kendimizi, hem de içinde yaşadığımız koşulları iyi analiz edebilirsek, sorunlarla başa çıkabilmenin yollarını da bulabiliriz. En azından farkındalıkla sağlanacak otokontrol, sendromlara karşı dik durabilmemizi kolaylaştırır. Nereden çıktışimdi bu “sendrom” meselesi demeyin. Her ne kadar ben, kelimelerin Türkçe karşılıklarını kullanmaya özen göstersem de, son okuduğum kitap; Yrd. Doç. Dr. Şafak Gündüz’ün“İş Yerinde Yaşanan Sendromlar” adını verdiği kitabı.Teknik bir terim olarak “sendrom” sözcüğünü kullandığı için, ben de bu şekilde kullanmaya mecbur kaldım. Aslında bu kitapla yazar, iş yerinde yaşanan sorunlara mercek tutup farkındalık yaratmayı amaçlasa da; okurken, söz konusu sendromları hayatın pek çok alanında yaşadığımızı ya da çevremizde bu sendromlara tutulmuş yığınla insanın var olduğunu görüyorsunuz. Etrafınızda “yok artık, bu kadarı da pes!” dediğiniz türden davranışlar sergileyen insanlar olmuştur. Sanırım bu “hayret etme” durumu, biraz da bilgisizlikten kaynaklanıyor. Zira neyin neden olduğunu, insanın ne tür psikolojik tuzaklara düştüğünü bildikçe, kimi davranışlara da hayret etmeyi bırakıyorsunuz. İyi mi kötü mü bilmem ama… İlgilenenler bilebilir; Boyhood filmindeki rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarı’nı kazanan PatriciaArquette törende yaptığı konuşmasında “kadınlara eşit ücret” istemiş; ünlü oyuncu MerylStreep de Arquette’i ayakta alkışlamıştı. Yapılan araştırmalar, aynı işi yapan kadınların erkeklere göre %25 daha az kazandığını ortaya koyuyor. Bu örneği vermemin nedeni; özellikle kadınların muhatap olduğu bu durumun, aslında bir “sendroma” işaret ediyor oluşu. Okudukça; birileri için saçını süpürge eden, üstüne düşenden fazlasını yapıp takdir edilmediğini düşünen, bağımsızlığını elde etmenin yolu olarak bir erkek “kurtarıcı” bekleyen kadınlara hayret etmeyi bırakıyorsunuz. Zira nasıl bir “sendroma” maruz kaldığını fark ediyorsunuz. Trafikteki canavarları, otobüstekıyafetini beğenmediği kadınları dövmeyi kendine hak gören şiddet eğilimli erkekleri; Mensubu olduğu grubun her yaptığını doğru bulan, liderlerini ya da grup üyelerini korumak adına her türlü mantıksızlığı sergileyen, doğruları bilse bile söyleyemeyen ve diğer grupları yok sayankişileri; Ahlak bozulması yaşayan, güç zehirlenmesine maruz kalan, para ve makamını çıkarları için kullanıp itibarını artırmak için her yolu mubah gören, pervasız, narsistik eğilimi olan şişkin egolu, kıskanç, eleştirilere tahammül edemeyen, yalan söyleme eğilimi olan, bencil yönetici ve liderleri; Bağımsızlık uğruna mücadele etmek yerine, asalak olup “rahat” yaşamayı tercih etme basiretsizliğinigösteren veya aleyhine gelişen koşulları artık “yeni normal” durum olarak görmeye başlayan, hiçbir şeyi sorgulama gereği duymayan, kurtulmak için çaba sarf etmek yerine sessiz sedasız “beni ilgilendirmez” aymazlığı içinde yaşayan kişi ya da toplumları; Kişilik bütünlüğüne saygı duymayan yöneticilere/liderlere kendisini gönüllü olarak kullandıran insanların davranışlarını; Az bildikçe çok bildiğini sanan, cesareti bol cahillerin davranışını ve daha pek çoklarını aklınız almıyorsa, size de tavsiye ederim, okuyun. Okuyun ki; ne tür “sendromların” girdabına düşüldüğünügörün. Yaşamın içinde karşılaştığımız sorunlar ve düştüğümüz psikolojik tuzaklar bunlarla sınırlı değil muhakkak. Dedim ya, kitap iş yerinde yaşanan sendromları anlatıyor olsa da; örneklenen tipler, her an her yerde, yanı başımızda görebileceğimiz türden. Eminim çok tanıdık gelecek. Hatta,siz de kimi sendromlarıyaşadığınızı görüp, kendinize de ayna tutmuş olacaksınız. Arızayı bilmek, atan kontağı tamir etmeye yardım eder. Bilmeden, farkına varmadan teşhis konulamaz, teşhis yoksa tedavi hiç olmaz. Tabi bunun da ilk adımı, aklı işletmekten geçiyor. Çünkü akıl işlemediğinde, yapılan her hareket bir sendroma kapı açabilir. Siz siz olun, neaklınızı işletmekten vaz geçin, ne de onu kiraya verin! En iyisi okuyun! Okuyun ki; hem siz tuzaklara düşmeyin, hem de tuzaklara düşenlerin peşinden gidip sürüleşmeyin! Farkındalığımız bol, geleceğimiz aydınlık olsun.  

Bu yazı toplam 496 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Özgür İstanbul | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.