Yurttaş kuru bir tanımlama değildir. Yurttaş olmak sorumluluk gerektirir. Yurt sorunlarına çözüm aramak ve bu sorunların çözümüne katkı sağlamak, yurttaş olmanın gereğidir. Olayları, gazetelerde roman okur gibi veya televizyonlarda filim seyreder gibi takip etmek yurttaşlık değildir. Olumsuz olayların tekrarlanmaması için bana ne görev düşer, ne yapmalıyım sorularını kendine soran ve gereğini yapma gayreti içinde olan, yurttaş gibi, yurttaştır. Yurttaşlık ülkeye sahip çıkmaktır. Şair ”Sahipsiz memleketin batması haktır/ Sen sahip çıkarsan vatan batmayacaktır” derken, bu gerçeği vurgulamıştır.
Yurttaşlık görevlerinin başında anayasal düzeni korumak ve kollamak gelir. Çünkü Anayasa millete emanet edilmiştir. T.C Anayasasının giriş bölümünde “Türk Milleti tarafından, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur” ifadesi yer alır. Yani; Anayasa yurttaşlara emanettir ve yurttaşların koruması altındadır. Anayasanın çiğnenmesi halinde direnme hakkı doğar. Direnme hakkı anayasal demokratik bir haktır. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi demokrasinin bel kemiğidir ve anayasal güvence altındadır. Bu bakımdan; Anayasayı savunmak demokrasinin gereğidir.
Yapılan icraatın anayasaya uygun olup olmadığını Anayasa Mahkemesi denetler. Anayasa Mahkemesi anayasanın korunmasını sağlayan yargı organıdır. Anayasa Mahkemesinin verdiği kararların tanınması anayasal bir zorunluluktur. Tanınmaması anayasanın çiğnenmesi demektir. Bu iktidar döneminde anayasa paspas haline getirildi. Bunun sayısız örneği var. Biriside Tayfun Kahraman örneğidir. Anayasa Mahkemesi Tayfun Kahramanın yargılanmasında hak ihlali olduğunu ve yeniden yargılanması gerekir kararını ilk mahkeme tanımamış ve yeniden yargılanmasına gerek yoktur demiştir. Yani, Anayasa Mahkemesi yargıçlarının hak ve salahiyetlerinin sınırlarını bilmediğini iddia etmiştir. Bu akıl alır bir şey değildir. Anayasaya göre; Anayasa Mahkemesinin kararları bütün yargı organlarını, özel ve tüzel kişileri bağlar. Bu mahkemenin kararlarını tanımamak, açık seçik, anayasa ihlalidir. Bu durumda; anayasayı korumak ve kollamak görevini yerine getirmek için, direniş hakkı doğmuştur. Bu hakkı kullanmak için, şiddet içermeyen toplantılar ve gösteri yürüyüşleri tertip edilir. Sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilere desteklenebilir. Özellikle, bu hakkın kullanılmasında siyasi partilerin ön alması gerekir. Anayasanın defalarca çiğnenmiş olmasına karşın, anayasayı savunmak amacıyla, millet anayasasına sahip çıkıyor, anlamında bir eyleme tanık olmadık. Devlet anayasal bir devlet olmaktan çıkarıldı, anayasası olan bir devlet haline dönüştürüldü. Demokrasi rafa kaldırıldı. Hukuk devleti yok artık. Bu durumda içinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik çıkmazdan kurtuluşu beklemek beyhudedir. Çıkış yolu; demokratik ve anayasal düzeni yeniden oluşturmaktan geçer. Bu akıl ve bilimin öncülüğünde gerçekleşir. Çözümü hurafelerde arayanlarla bu gerçekleşmez.



























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.