Bu satırlar, her şeyin satın alındığı, yalanın kural, dürüstlüğün ise “enayilik” sayıldığı bir düzende dimdik duranlara yazılmıştır.
Evet, bu düzen yalancıların üzerine inşa edildi. Koltuğu olan yalan söyler, mikrofonu olan yalanı yayar, ekranı olan gerçeği ezer. Ama yine de, hâlâ doğruluktan şaşmayan insanlar var. Biliyor musunuz? Siz, işte siz — bu çürümüş düzende en büyük tehditsiniz.
Çünkü siz yalanı yüzüne çarpıyorsunuz. Siz “ben böyle yaşamam” diyorsunuz. Siz, o büyük tiyatronun ortasında gerçeğin çıplak sesini duyuruyorsunuz. Ve biliyorum, bu kolay değil. Dürüst olmak, özellikle de böyle bir zamanda, cesaret ister. Yalnız kalmayı göze almak ister. Ama siz, o yalnızlığı bile onurlu taşıyorsunuz.
Bu sistem sizi susturmaya çalıştı. “Uzatma, herkes böyle yapıyor” dediler. “Bir kere sen de eğil, ne olur ki?” dediler. Ama siz boyun eğmediniz. Eğilmediniz çünkü omurganız vardı.
Şunu bilin: Gerçek yalnızca söylenmez, yaşanır. Ve siz, gerçeği yaşayanlarsınız.
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar derler ya… Onların mumu yansın, siz meşale taşıyorsunuz! Siz, bu karanlıkta aydınlık kalabilenlerdensiniz.
Unutmayın, tarih hiçbir yalancıyı onurla anmaz. Ama sizin gibi dik duranlar, bir gün çocuklara örnek olarak anlatılır.
Bu yazı size, gerçeğin yalnız savaşçılarına adanmıştır. İyi ki varsınız. İyi ki hâlâ doğruluğun dili susmadı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.