Siyasiler, halka hizmet amacıyla, seçimlerde seçmenden yetki isterler. Bu yetkiyi alanlar, bu yetkinin kendilerine sunduğu olanakları halka hizmet amacıyla değil de, kendilerine çıkar sağlamak için kullanmaya başlarlar. Bu tutum hem demokrasiyi hem de siyasi ahlakı yozlaştırır. Yetkilerin kullanılması yasalar ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Yetkinin yasalara ve yönetmenliklere uygun olarak kullanılmaması görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Yetkili yetkisini kendi ihtiraslarını tatmin etmek ve çıkar sağlamak için kullanamaz. Böyle bir davranış suçtur. Bu suç AKP iktidarında sıradanlaşmıştır.
Merkez Bankası, yasalara göre, bağımsızdır ve ülkenin para politikasını belirler. Enflasyonla mücadelede Merkez Bankasının görev sahasına girer. AKP'li Cumhurbaşkanı Merkez Bankasının bağımsızlığını rafa kaldırmış, Merkez Bankasını kendi mali politikasını uygulayacak kadroların yönetimine vermiştir. AKP'li Cumhurbaşkanı, faiz sebep enflasyon sonuçtur, diye ekonomide yeri olmayan bir kuralı Merkez Bankasına uygulatmaya başlamıştır. Faizin yasaklanması Cumhurbaşkanının amacıdır. Çünkü faiz İslam'a göre haramdır. Günün koşulları faizin yasaklanmasına engel olduğu için, düşük tutulması ile iktifa edilmektedir. Bu uygulama dövizin pahalanmasına neden olmuş ve dövizin pahalanması enflasyonu patlatmıştır. Hayatın gerçeklerine göre değil de kendi inancına göre ülkeyi yönetmeye kalkmanın bedeli çok yüksek enflasyon, işsizlik, yoksulluk ve fakirlik olmuştur. AKP'li Cumhurbaşkanı Merkez Bankasının bağımsızlığını, yetkisini yasa dışı kullanarak, ortadan kaldırmıştır. Bu uygulama dört dörtlük, görevi kötüye kullanmak, suçunu oluşturur. Vatana ihanet sadece devletin sırlarını yabancılara vermek değildir. Ülkenin çıkarlarını baltalamak, halkı yoksullaştırmakta vatana ihanet suçunu oluşturur. AKP'li Cumhurbaşkanı, kendi ihtiraslarını tatmin etmek için halkı yoksullaştırmıştır. Dolaysıyla vatana ihanet suçunu işlemiştir. Bu suçtan dolayı yargılanmalıdır.
Yetkisini öç almak amacıyla kullanmak da, görevi kötüye kullanmak suçudur. Gezi olaylarından dolayı Osman Kavala'ya ve Gezi olaylarına karışanlara duyulan kin, yargı kullanılarak, bir intikam almaya dönüşmüştür. Osman Kavala'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ve olaylara karışanlara verilen 18 yıl hapis cezası da yargının siyasetin güdümünde olduğunun kanıtıdır. Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını ortadan kaldırmak bir ülkeye yapılabilecek olan en büyük kötülüklerden biridir. Yargının siyasetin güdümüne sokulmuş olması piyasaya olan güveni ortadan kaldırır. Bu güvensizlik yerli ve yabancı sermayenin yatırım yapmasının önünde en büyük engeldir. Yatırımların yapılmaması üretimi azaltır. Üretimin azalması enflasyonu körükler. Halkın yaşam koşulları daha da ağırlaşır. Yetkisini, hayatın gerçeklerini göz önünde bulundurarak yaşanan sorunlara çözüm bulmak yerine, dini inancının gereğini yapmak için kullanıp yaşam koşullarını daha da güçleştirmek için kullanandan ne köy olur ne kasaba.