• BIST 10028.48
  • Altın 2997.875
  • Dolar 34.8702
  • Euro 36.7728
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 5 °C

Başkanlık sisteminde “Türk tipi” ekonomi (1)

Hergünlü/Mali Müşavir

 

Mustafa Kemal Atatürk: “Yüzyıllardan beri Türkiye’yi yönetenler çok şeyler düşünmüşlerdir; fakat yalnız bir şey düşünmemişlerdir: Türkiye’yi!”

Başkanlık sistemi gelince ekonomide büyük bir sıçrama yaratacağı vaat edilmişti. “Türk tipi başkanlık Türkiye ekonomisini uçuracak” denilmişti…

Tahminleri doğruydu ama küçük bir sorun vardı; yön tahminini tutturamamışlardı zira yukarı doğru değil aşağı doğru yani baş aşağı uçuyorduk.

Bizim yerimize döviz, altın, faiz, fiyatlar, kiralar; kısaca her şey yukarı doğru uçuşa geçerken bizler dibe çakılıyorduk. Bu arada eski dostumuz enflasyon canavarı da uyuduğu yerden uyanıp, devleşmeye başlamıştı.

Parlamenter rejimin yerine başkanlık sisteminin geldiği 24 Haziran 2018 tarihinde 1 Türk lirası karşılığında 1 ABD doları 4,64; 1 euro 5,41 idi. Gram altın 190,85, çeyrek altın 313,16, yarım altın 626,59, Cumhuriyet altını ise 1.283,00 TL’den satılıyordu.

Başkanlık sisteminin ardından döviz ve altın fiyatları istikrarlı bir şekilde yükselmeye başladı. Dolar önce 5 sonra 6 derken 2021 yılına 7 TL. ile başladı. Veee Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 23 Eylül günü şak diye faiz indirimine gitti. Dolar 8,65 euro 10,14 TL idi. Yıl içinde giderek yükselen döviz fiyatları 1 Aralık 2021’e girdiğimizde dolar 13,36 euro ise 15,13 TL’yi bulmuştu.

Bu daha iyi günlerimiz olmalıydı ki ekonomik nasihatler ardı ardına gelmeye başladı. Sevgili first lady’miz “porsiyonları küçültelim” uyarısında bulundu. Enerji Bakanı; “Evi daha az ısıtın, faturaları düşürün, tasarruf edin!” dedi. Bir AKP vekili de, “Normal şartlarda bir kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız. Kış günü turfanda sebzeleri kullanmak zaten sağlığa da çok faydalı değil.” dedi. Yılın başlarında iktidara yakın bir gazete ise sanki başımıza gelecekleri biliyormuş gibi şu uyarılarda bulunmuştu: “… Büyük araba doldurmaya teşvik eder. Sepetten şaşmayın… Ürünlere dokunmayın, sahiplik duygusu almaya zorlar. İkramları geri çevirin. Dilinize değdiği an tuzağa düşersiniz.” v.s, v.s.

Ne zaman “yemeyin içmeyin” diyecekler merakla bekliyoruz.

Derken 13 Aralık günü Cumhurbaşkanı tarafından yeni bir ekonomik model ortaya atıldı. Buna göre; “cari dengenin sağlanmasıyla enflasyonun düşeceği, değersizleşen TL’nin ihracatı destekleyeceği, düşük faiz ortamının da yatırımları yukarı taşıyarak istihdamı artıracağı” savunuluyordu. Ekonomi yönetimi yeni modelde en erken iki yıl içinde sonuç alınabileceği ifade ediliyordu.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, “Bizim modelimiz Çin modeli, Güney Kore modeli filan değil. Bu, Türkiye modeli… Bize özgü bir model. Dün toplantıda bunları anlattım gelen işadamlarına. O yüzden de çok mutlu ayrıldılar. Altyapısını tamamlamış. Çok güçlü bir şekilde bu modeli hayata geçirmek üzere yola çıkıyor Türkiye.” dedi ve ekledi: “Tayyip Erdoğan’a rağmen asla bir şey yapmam. Bunu da net söylüyorum. Herkes bilsin.”

“Peki, bu model ya tutmazsa” sorusunu ise şöyle yanıtladı Bakan: “Üzülürüm.”

Üzülmeyiniz sayın Bakan! Türkiye’de asıl patronun kim olduğu, ondan habersiz su bile içemediğiniz herkes tarafından biliniyor…

17 Aralık Cuma günü saat 17.14’te bir şeyler oldu… 1 dolar 18.40, Avrupa para birimi euro ise 20.49 TL ile tarihî bir rekor kırdı. Ardından 20 Aralık pazartesi günü AKP’li Cumhurbaşkanı’nın bazı düzenlemeler yapılacağı yönündeki açıklamaları ile dolar önce 15, sonra da 13 TL’nin altına indi.

Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olmuştu…

Bir kısım yurdum insanı, 4 liralık dolar üç yıl sonra ne oldu da 18’e çıkıp, 13’e indi; bunun nedeni nedir diye hesap soracağına halay çekip dolar yakarak ekonomi tarihine geçti. Her ne kadar biz sıradan vatandaşlar neler olduğunu anlamasak da birilerinin 18 TL’den dolar bozdurup, 13 TL’den tekrar dolar aldığını tahmin etmek için uzman olmaya gerek yoktu. Belli ki birileri voleyi vurmuş, köşeyi birkaç kez dönmüştü. Halay çekenlere, “Seni önce yüksek kur bindirerek yere yapıştırdılar, sonra biraz doğrulabilesin diye kuru aşağı çektiler. Bunun sonuçlarını kısa zamanda çok acı bir şekilde göreceksin ama o ‘cehenneme kadar yolun var’ diye afiş açtığın Benjamin Franklin senin sırtında uzuuun bir süre oturmaya devam edecek” desek de halayın coşkusundan bizi duyamadılar. “Bırak sarhoşu yıkıldığı yerde kalsın” misali en iyisi bırakalım kendileri anlasınlar dedik ve anladılar…

Cuma’yı Çamlıca’da kılıp, “Onların doları varsa bizim Allah’ımız var” diyerek sabır, şükür dönemine girdik vesselam…

Derken efendim, ekonomimizin allak bullak olmasının ardından “bilimsel” (!) açıklamalar peş peşe gelmeye başladı. Bir AKP’li vekil, Türkiye’deki ekonomik kriz ve TL’nin rekor değer kaybını ülkemize yapılan “ekonomik terör” olarak değerlendirdi ve şunları söyledi: “Milletimizi bölemeyeceksiniz. Bayrağımızı indiremeyeceksiniz. Vatanımızı parçalayamayacaksınız. Devletimizi yıkamayacaksınız. Ezanlarımızı susturamayacaksınız.”

AKP’li Cumhurbaşkanı ise özellikle faizler konusunda bambaşka bir açıklamada bulundu; “Bir Müslüman olarak NAS’ lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu!”

Gün içinde dolar 18’i, euro 20’TL’yi geçti. Günün sonunda dolar 13,40 euro ise 15,37’e indi. Vatandaş olarak bizler sorduk: Neler oluyor, voleyi kimler vuruyor? Dövizin sert düşüşünü ekonomistler, “örtülü faiz ödemesi” olarak açıkladılar. NAS bunun neresindeydi anlamadık haliyle… Ama para içinde yüzen bir “sanatçımız” çok iyi anlamıştı anlaşılan; “Gerekirse simit yeriz!” dedi. Bu kadar zengin birisi niye simit yemeye kalkıyor diye düşündük ama cevabı da bulamadık.

Derken “Kur Korumalı Mevduat” hesabı diye bir şey çıkarttılar. Buna göre dövizini bozdurup TL’ye çevirip vadeli hesabına yatıracaksın. Vade sonunda hem normal TL faizi alacaksın hem de eğer döviz yükseldiyse aradaki fark hazine tarafından ödenecekti. Hazine dedikleri vatandaşın cebiydi ve elbette bu ödemenin helal mi haram mı olduğu NAS’a rağmen tartışılmamıştı…

Türk lirasının değersizleşmesi yabancılara yaramıştı. Edirne’ye Bulgar ve Yunan akını başladı. 1 Bulgar levası 7 lira olmuştu. “Liranız çok düştü” diyerek Edirne sınırına dayandılar. Hatta basında yer alan bir habere göre Bulgaristan’da ucuz ürünleri takip eden bir grup Bulgar “Edirne Pazarı” grubu kurmuşlar. Yine aynı habere göre Edirne’ye gelen Bulgar ve Yunan vatandaşlar ev satın almaya da başlamışlardı.

22 Aralık günü sosyal medyada paylaşılan bir olay gündeme damga vurdu. Olay şöyleydi: “Bulgaristan’dan Edirne’ye gelen bir vatandaş 1000 dolar bozdurarak 17 bin TL almış. Edirne’de alışverişini yapan, eğlenen, istediği her şeyi alan vatandaş ülkesine dönerken 14 TL’den tekrar çevirerek yine 1000 dolar almış. Böylece 1000 dolarla gelip 3 bin lira harcadıktan sonra cebinde 1000 dolarla ülkesine geri dönmüş. Sosyal medyada kullanıcı şu soruyu sormuş:

“Şimdi bu NAS probleminin sorusu şu: Bu arkadaş 1000 dolarla geldi, 1000 dolarla gitti. Onun yiyip içtiği 3.000 lirayı kim ödedi?”

Kim ödediyse ödemişti. Bakan Nebati her şeye rağmen çok mutluydu. TRT ekranlarından vatandaşa bir mesaj gönderdi: “Gözlerime bakar mısınız? Ne görüyorsunuz? Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır!” dedi.

Bakan Nebati’nin birbirini tamamlamayan açıklamaları kafa karışıklığı yaratıyordu. Bir konuşmasında da şu cümleleri sarf etti: “… Ama çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Her zaman olduğu gibi. Küçük yatırımcılara eziyet ettiler…”

Dövizin fırlaması eleştirileri karşısında da şöyle çıkıştı: “Sade vatandaşın döviz ile ne alakası var?” Tıpkı damat Bakan’ın geçmişte bir gazeteciye “Dövizle mi maaş alıyorsunuz?” diye sorması gibi. Damat demişken şöyle bir 2020 yılına gitmeye ne dersiniz; Damat neler demişti hatırlamak babından yani: “Biz dolarla uğraşmıyoruz. İstesek düşürürüz. Faizi yükseltirseniz, döviz düşer. Ama bizim derdimiz bu değil!” Dilerseniz bir de 2019’a gidelim, bakalım damat Bakan o günlerde neler söylemiş: “…(Dolar ) 5 olacak, 8 olacak, 10 olacak, 15 olacak… Hadi ya 15 lira mı olacak? Acaba sen Ağustos, Eylül, ekim ayında 8,10 lira olacak diye 6-7 liradan dolar toplayıp da şimdi düştüğü için bundan rahatsızlık duyduğun için mi söylüyorsun bunu. Ama işte geçen de ifade ettim. Çok beklersiniz!”

Çok beklemedik… Dolar 18 lirayı geçti…

2021’in son günü Cumhurbaşkanı: “Ekonomide tarihî bir dönüşüm başlattık. Dövizdeki dalgalanmayı ortadan kaldırdık.” dedi. An itibariyle yani saat 11.08’de dolar 13,27, euro, 15,03 TL idi. Benzine de 68 krş. zam gelmişti. Altın mı? Hadi onu da verelim: Çeyrek 1.260,87, yarım 2.527,74, Cumhuriyet Altını ise 5.039,49 TL ile rekor üstüne rekor kırdı.

“Sabır ve şükür için Çamlıca, Taksim ya da Ayasofya camiine bekleniyorsunuz. Halk Ekmek kuyruğunda buluşmak” dilekleriyle 2021 yılını kapattık elhamdülillah…

***
2023 yılında, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı’nı kutlayacağız. 29 Ekim 2023’ te bir cumhuriyete uyanacağız ve nasıl bir cumhuriyete uyanacağımıza biz karar vereceğiz, çünkü bu ülke bizim. Biz, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında Atatürk Cumhuriyeti’ nde yaşayacağız ve bunun için çalışacağız.

2023 yılı ülkemize ve milletimize kin ve nefretten uzak; özgürlük, adalet, barış, sevgi, kardeşlik ve bereket getirsin. Yeni yılımız kutlu olsun.

Devam edecek…

Tülay Hergünlü

İstanbul, 27 Aralık 2022

Bu yazı toplam 289 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Özgür İstanbul | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.