• BIST 9078.43
  • Altın 4090.261
  • Dolar 38.4869
  • Euro 43.7734
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 17 °C

Susalım, Atatürk konuşuyor  (1)

Hergünlü/Mali Müşavir

 

 

Değerli okur,

Birçok siyasinin içi boş ve sonuçsuz kalmaya mahkûm konuşmalarından, ileri görüş ve bilimsel gerçeklerden uzak sığ kafa yapılarından yorulduk. Mustafa Kemal Atatürk’e her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuz günler yaşıyoruz. Çağlar üstü liderimiz Atatürk, bir asır önce NUTUK’ta da yer verdiği konuşmalarının satır aralarından bugünlere de seslenmektedir.  NUTUK, aynı zamanda Türk Kurtuluş Savaşının tüm şifrelerini vermekte ve yol haritasını çizmektedir.

Bırakalım yine Atatürk konuşsun ve millî ruhun ayağa kalkması için yolumuza ışık tutsun.

Atatürk’ün konuşmalarını ve yaşananları lütfen ağır ağır ve üzerinde düşünerek okuyunuz. O günlerin; küresel sömürgeci devletlerini, Osmanlı’daki yetkili kurum ve kuruluşları ile kişi adlarını, günümüzle kıyaslayınız. Böylece, Atatürk’ün ufkunun derinliklerinde işaret ettiği tehditlerin, içinde bulunduğumuz yüzyıl dâhil olmak üzere gelecek yüzyıllarda da geçerli olacağını büyük bir hayranlıkla anlayacaksınız.

***

 “Anadolu’ya geçeli bir ay olmuştu. Bu süre içinde bütün ordu birlikleriyle temas ve bağlantı sağlanmış. Millet, mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş, Millî Teşkilat fikri yayılmaya başlamıştı.

Ben milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme yeteneğini, bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün bir topluma uygulatmak mecburiyetinde idim.

Gerçekte, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı toprakları tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele, bunun da paylaşımını sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı kalmamış bir takım boş sözlerden ibaretti. Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi yardım sağlanmak isteniyordu? O halde ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi? Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak! İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.

Millet yekvücut olup hâkimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef kabul etmiştir.

“Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız! Bizi öldürmek değil, canlı mezara atmak istiyorlar. Şimdi çukurun kenarındayız. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir; zaten başka türlü de dönüş imkânı yoktur.

Milletin esaretten kurtuluşu, hâkim ve müstakil olarak topraklarımızda yaşayabilmesi ancak azimkâr ve namuslu ellerin milleti kısa ve doğru yoldan hukukunu ve bağımsızlığını savunmaya sevk ile mümkün olacaktır.

Millî gaye elde edilinceye kadar âcizleri Anadolu’dan ve milletin sinesinden ayrılmayacağım ve bu noktada nihayete kadar bir millet ferdi gibi çalışacağımı millete karşı mukaddesatım namına söz verdim ve hiçbir kuvvet bu millî karara mâni olamayacaktır.

Vatanın tamamiyeti, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

Bağımsızlığını emin görmek isteyen milletin önüne hiçbir haksız set çekilemez.

 Bugün, İstanbul’u zorla işgal etmek suretiyle Osmanlı Devletinin yedi yüz senelik hayat ve hâkimiyetine son verildi. Yani bugün Türk milleti, medenî kabiliyetinin, hayat ve istiklal hakkının ve bütün istikbalinin müdafaasına davet edildi.

Ankara’da fevkalâde yetkiye sahip bir Meclis, millet işlerini yönetmek ve denetlemek üzere toplanacaktır.

Gerek askerî gerekse siyasî hayatımın bütün dönem ve safhalarını işgal eden mücadelelerimde daima hareket kuralım, millî iradeye dayanarak milletin ve vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur.

Hali, mazisi kirli şeylerle bulaşmış olanların satılmış vicdan ve mevcudiyetleri ancak kahredilmeğe ve yok edilmeğe layıktır. Siz ve arkadaşlarınız mevkilerinizi ne kadar çabuk namus sahiplerine bırakırsanız, belki o nispette milletin bağışına mazhar olursunuz.

Bilinen gerçeklerdendir ki tarih; bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez. Bundan dolayı böyle bir yalan örtüsünün arkasından vatanımız ve milletimiz aleyhinde verilen hükümler, kanaatler kesinlikle iflas etmeye mahkûmdur!

Gayet samimî olarak arz ederim ki, millet her türlü iradesini gerçekleştirmeye muktedirdir. Girişimlerinin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet mevcut değildir. Millet, çizdiği program içinde gayet kesin ve açık adımlarla amacına yürümektedir.

Burada şunu da arz edeyim ki, bendeniz ne Fransızların ve ne de herhangi bir yabancı devletin yardımına tenezzül eden şahsiyetlerden değilim. Benim için en büyük korunma yeri ve yardım kaynağı milletimin bağrıdır.

Anadolu’ya geçişimden şimdiye kadar en çok önem verdiğim taraf, milletin geleceğinin ve hayat hakkımızın ancak millî birlikle kurtarılacağını anlamak, bunun için her çeşit siyasî ve kişisel ihtiraslardan uzak ve yalnız milleti hür ve müstakil yaşatmağa yönelik örgüt olan Müdafaa-i Hukuk-u Milliye’nin her bucağa varıncaya kadar yayılması esaslarını hazırlamak oldu.

Milletin sesini boğarak yasal hakkını istemekten menetmeye ve vatanın mahvına sebep olmağa yönelmiş bir emri hiçbir namuslu telgraf memurunun yerine getireceğini ümit etmem; fakat böyle bir namussuzluğa cüret edecek olanlar olursa derhal divan-ı harplere gönderilmesini ve durumdan bilgi verilmesini emreylerim.

Hiçbir savunma aracına ve aygıtına sahip olmasak bile, dişimiz, tırnağımızla, zayıf ve dermansız kolumuzla mücadele ederek şeref ve haysiyetimizi, namusumuzu savunmayı zorunlu görüyorum. Tarih, bize vatan uğrunda canını, malını esirgemeyen milletlerin asla ölmediklerini, hâlâ yaşadıklarını göstermektedir. Ben hayatımı, hiçbir zaman milletimizden üstün görmedim ve görmeyeceğim. Her an memleket için şerefimle ölmeğe hazırım.

Alçaklar, caniler! Düşmanlarla millet aleyhinde haincesine tertiplerde bulunuyorsunuz! Milletin kudret ve iradesini takdirden aciz olduğunuza şüphe etmiyordum. Fakat vatan ve millete karşı haincesine ve boğazlanmışçasına harekette bulunacağınıza inanmak istemiyordum. Aklınızı başınıza toplayın! ... Milletimiz ve vatanımız için zararlı olan yabancılara vicdanını satarak yaptığınız alçaklıkların milletçe tatbik olunacak mesuliyetini göz önünde tutunuz! Güvendiğiniz kişiler ve kuvvetin akıbetini öğrendiğiniz zaman kendi akıbetinizle mukayeseyi unutmayınız!

Kötü maksatlarında muvaffak olmak için milletin ruhundan doğan millî örgütü dağıtmak, devletin egemenlik hakkını yabancı ihtiraslarına oyuncak etmek, ordunun kuvvetini azaltmak için muktedir subaylarımızı görevden almak ve düşmana teslim etmek, şifreli askerî haberleşmelerin çaldırılmasına Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğü’nü yetkili kılmak, birtakım düşman subaylarının memleket dâhilinde dolaşarak ülke bütünlüğümüzü bozacak siyasî tahriklerde bulunmalarına yardım etmek, memleketi ihtilâl içinde gösterip yabancı müdahalesini davet eylemek cüretinde bulunmak gibi her biri belli başlı bir millî cinayet teşkil eden yasadışı durumlara girişmekten de bir türlü vazgeçemiyorlar.

Milletin mukadderatı söz konusu şu nazik ve mühim zamanda yanlış düşünmesi nedeniyle her ferdinin içi kan ağlayan milletin, mevcut hükûmeti tanımamasında, hâlâ ne için muhalefet ediyorsunuz?

Bir millet, varlığını ve bağımsızlığını temin için düşünülen girişim ve fedakârlığı yaptıktan sonra muvaffak olur. Ya muvaffak olamazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna hükmetmek demektir. Bu sebeple millet yaşadıkça, fedakârane girişimlerine devam eyledikçe başarısızlık söz konusu olmaz!

 

En ağır tarihî şartlar altında bile millî vakarından ve herkesin hukukuna saygı göstermedeki mazisinden gelen hasletlerinden zerre kadar ayrılmamış olan milletimizin bundan sonra da aynı tarz ve harekette sabit kalacağından ve bu suretle bu mübarek topraklara sahip olmaktaki uygarlık yeteneğini bütün cihana onaylatacağından şüphe yoktur.”

 

Devam edecek...

Tülay Hergünlü

İstanbul, 29 Nisan 2025

 

Bu yazı toplam 35 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Özgür İstanbul | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.