• BIST 10247.75
  • Altın 2396.514
  • Dolar 32.2224
  • Euro 34.6968
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 8 °C

KALBİMİZİN GÜRÜLTÜSÜ

BARIŞ BAŞARSLAN

 

 

                “Neden uyumuyorsun” diye sordum?

                Yolda yaprak savrulsa sesi duyulacak kadar sessiz bir akşamdı. Yollarda ne araba vardı, ne de insan. Yollar yalnızdı. Sanki arkadaş “birisi bana neden uyumuyorsun diye sorsa da, içimi döksem diye pusuya yatmış bekliyordu.”

                “Yatıyorum ama arada kalkıp sigara içiyorum. O da uykumu kaçırıyor. İşte bildiğin gibi, benden bahar geçti, mevsim hep kış.”

                “Ben de öyleyim. Hangimiz farklıyız ki? Akşam koltuğa gömülüp yaşlı adamlar gibi pinekliyorum. Bir tek gözümde askılı gözlük bir de bulmaca eksik.”

                “Kısmet işte. Böyle yitip gidecek ömrümüz.”

                “Olsun. Daha ne olsun.”

                “Öyle deme. Biri bu gidişata dur demeli.”

                “İyi de, gidişat yok ki ortada. Olduğumuz yerde sayıklıyoruz. Var mı bir önerin?”

                “Fikrim yok. Fikirsizim. Tamamen mantık hatası gibi görüyorum kendimi. Yeni bir akım başlattım: Hissizm.”

                Hüzünden mutluluk, acıdan sevinç devşirmeye çalışıyorduk tabi yollarda, yolculuklarda…

                “Yatağın yerini değiştir” dedim. İyi fikirdir yabana atma. Hem de yorucu iştir. Sonra bir güzel uyursun.”

                “Uyuyamıyorum ki…” dedi. “Kafamda yüzlerce yanıtsız bırakılmış soru.”

                “Olsun. Hayatı sorgula işte uzun uzun zaman geçer.”

                “Sorgulamak zinde tutar.”

                “Zincirleri kırar.”

                “Ufku genişletir.”

                “Yakayı bağrı açtırır.”

                “Köleliğe son verir.”

                “Savaşmaz, seviştirir.”

                Hayat böyleydi tabi. Konu konuyu kaçardı. Ama gecenin gündüzü yakalayamadığı gibi, kedinin kuyruğunun peşinde dönüp durması gibiydi. Her şey birbirinin ekseninde dönerdi. İnsanın ekseni de hedefleriydi. Ona ulaşsa, yeni hedeflerin etrafında dönüp dururdu. Kıyıya ulaşan dalgaların geri çekilmesi, dalgaları denize ulaştırıp sonra yeni dalgalar sürükleyen rüzgâr gibiydi hayat. Savrulmuşluk muydu acaba ya da biz mi savrulmuştuk? Hayat ile hedefler arasında dönüp duran bir çaresizlik imgesiydi insanlar.

                “Oturup denizin kıyısında akhve yudumlamak, ufuk çizgisini izlemek bu kadar mı zor”

                “Ya da umarsızca dans etmek…”

                “Kadınların sokakta kahkaha atabilmesi...”

                “Sevdiğin insanla gün doğumuna uyanmak…”

                “Kayalardan yatak yapıp, kollarını sevgiliye yastık yapmak...”

                “En sevdiğin müzikleri dinlemek…”

                “Minnet duymak evrene…”

                “Dalga sesi, aşk sesi ya da sessizlik… Kışın sıcaklık, yazın serinlik…”

                “Baksana işte uyumamak için binlerce sebep. En basit gündelik hayatın gerekliliklerini yerine getiremeyip kedere boğuluyoruz.”

                “Haklısın, belki de yalnızlık uyutmuyor bizi.”

                “Yalnız baş belası zaten, her gün ziyan...”

                “Belki de sevme ihtiyacını gideremiyoruz.”

                “Sevilme ihtiyacını da…”

                “Sarılma ihtiyacını da…”

                “Sanırım” dedi. “Kalbimizde bu boşluk gürültü yapıyor. Ve biz bu gürültü içinde uykuya dalamıyoruz.”

                                                                                                                             Mustafa Barış Başarslan

                                                                                                                             Pendik / Niksar

(Tokat Niksar’da üniversiteye giderken doğaçlama gelişen yazı. O zamanlar sınırsız internet yok. 1 SMS 2 Kontör. Har vurup harman savurmuyoruz kelimeleri. Özene özene yazıyoruz ki boşa gitmesin kelimeler… Saat 00:00’dan sonra sabaha kadar bedava oluyordu mesajlar, sanırım ilk beş mesajdan sonra. Belki de bundan dolayı kalan bir alışkanlık gece uykusuna olan isyanımız.)

               

               

Bu yazı toplam 316 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Özgür İstanbul | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.